Emperyalist saldırılara, sömürüye ve ırkcılığa karşı, sınıfsız, sömürüsüz yeni bir dünya şiarıyla ; 1 MAYIS’TA ALANLARA!
28 Nisan 2014 | 13:09
ATiK
|28-04-2014 | 1800’lerin ortalarında Avustralya ve Amerikalı işçilerin
başta sekiz saatlik işgünü talebi olmak üzere farklı sosyal hakların
elde edilmesi için başlatmış oldukları mücadele, ödenen onca bedeller
sonucunda direnişlerinin yaygınlaşarak kazanıma dönüşmesi; 1 Mayıs’ı
işçilerin bayramı olarak kutlanmasını ortaya çıkarmıştır.
Avustralya’daki İşçilerin 1856′da sekiz saatlik işgünü talebi ile
gösteri ve mitinglerle bir günlük genel greve gitmeleri, işçiler
üzerinde coşku ve heyecan yaratmış dolayısıyla, 1 Mayıs mücadeleyi
geliştirmenin bir aracı olarak kutlanmaya başlanılmıştır. Avustralya’da
başlayan işçilerin bu direnişi Amerika’ya ve oradan da tüm dünya’ya
dalga dalga yayılmıştır.
1886’da Amerika’da, 1 Mayıs’ta işçiler sekiz saatlik işgünü için
genel grev günü ilan etmeleri ile birlikte, yüz binlerce işçinin bu
talep için işi bırakarak greve gitmesi bu günün daha da önemli
kılınmasına neden olmuştur. Ortaya çıkan bu durum vesilesi ile 1889’da
toplanan Uluslararası İşçi Kongresinde (İkinci Enternasyonal) sekiz
saatlik işgünü birinci talep olarak kabul edilmiş, 1890’nın 1 Mayıs’ı
tüm dünya’da genel grev günü ilan edilerek bugünü işçilerin uluslararası
birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak kutlanmasına karar vermiştir.
Dünya işçi ve emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1
Mayıs, o günden bugüne kadar işçilerin burjuvaziye karşı birlikte
mücadeleyi yükselterek dayanışmayı en üst seviyeye çıkardıkları gün
olarak kutlanılmaya devam edilmektedir. 19. Yüzyılın ortalarında 1
Mayıs, işçilerin sekiz saatlik işgünü talebiyle başlatılan ve yüzlerce
bedel ödenerek kazanımlar elde edilen bir mücadeleyi büyütme günü olarak
kutlanılmaktadır.Tarih sahnesinde en devrimci sınıf olarak var olan
İşçi sınınfının mücadelesi mevcut Kapitalist-Emperyalist sistemi alt
edinceye dek sürecektir.
2014 1 Mayıs’ını kutlamaya hazırlanan işçi ve emekçiler 2008’de
başlayan giderek derinleşen kapitalist mali çıkışlı ekonomik krizin ağır
yükü altındadır. Tarih de görüldüğü gibi büyük bedeller ödenerek başta
sekiz saatlik işgünü olmak üzere elde edilen kazanımların çoğu bugün
burjuvazi tarafından gasp edilmiş durumdadır.
Dünya’nın birçok ülkesinde olduğu gibi Avrupa coğrafyasını kasıp
kavuran bu ekonomik kriz, kıta da yaşayan işçi ve emekçileri derinden
sarsarken, krizin etkilerini bugün dünden daha derin olarak günlük
yaşamda his edilmektedir. Krizi yaratanlar bugün krizi aştık naraları
atsalar da sosyal pratikdeki yaşam bunun tam tersini söylemektedir.
İşsizliğin % 13’lere tırmandığı, her dört gençten ve kadından birinin
işsiz olduğu Avrupa coğrafyasın da, zenginin daha zenginleştiği,
yoksulluğun en üst noktaya çıkarak yaygınlaşması, krizin etkisinin halka
nasıl yansıdığının somut delili durumundadır. Yeni tasarruf
paketlerinin piyasaya sürülmesi, işçi ücretlerinin dondurulması, çalışma
saatlerinin uzatılması, sosyal yardımların neredeyse ortadan
kaldırılması, sistemin içinde bulunduğu krizinin farklı boyutlar alarak
nasıl derinleştiğinin somut göstergeleridir.
Kapitalist-Emperyalist sistem, günümüzde uygulamaya koyduğu
politikaların başında işçi sınıfının örgütlülüğünü etkisiz hale
getirerek, giderek ortadan kaldırmayı hedeflemektedir. Esnek üretim ve
taşeronlaştırma adı altında işçi sınıfının örgütlü gücü ve birliği
atomize edilerek parçalanmak istenmektedir. Bu saldırı politikalarından
en çok etkilenen kesimde göçmen işçi ve emekçiler olmaktadır. En ağır,
ucuz ve güvencesiz işlerde çalıştırılan göçmen işçiler, işçilerin
örgütlenmesine karşı bir silah olarak kullanılmaktadır. Tüm bu
noktalarda epeyce yol alan mevcut sistem, sendikaları da inisiyatifsiz
ve etkisiz hale getirerek işçi sınıfının öz örgütlülüğüne önemli
darbeler vurmuştur.
Tüm bu gerçekler göstermektedir ki ; içinden geçtiğimiz momente
egemenler dünya’yı istediği gibi yönetemez durumdalar. Dünya’da ki
bölgesel savaşlar, emperyalist tekeler arasında pazarların yeniden
paylaşımı yolunda dalaş ve çelişkiler, talan ve yağmalar bunun çok açık
ispatıdır. Yönetilenler de artık eskisi gibi yönetilmek istememektedir.
Bu nedenle ezilenlerin ortaya koydukları tepki ve direnişler bunun somut
örnekleridir. Gerek farklı kıta ve ülkelerde, gerekse Avrupa
kıtasında, ezilenlerin sokaklara taşan öfkesi bize göstermektedir ki, ‘Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacaktır’.
İşçiler, Emekçiler, Göçmenler;
Tüm dünya’da işçi sınıfının birlik-dayanışma ve mücadele günü olan 1
Mayıs’ı kutluyor, emperyalist saldırılara, sömürüye, talana ve doğamızın
tahrip edilerek, kirletilip zehirletilerek yaşanmaz hale getirilmesine
dur demek için, eşitlik özgürlük ve adalet için, ayrımcı ve ırkçı
politikaları boşa çıkarmak için; başta üye ve taraftarlarımız olmak
üzere tüm işçi ve emekçi halkımızı meşru direniş haklarını kullanarak
alanlara çıkmaya ve seslerini yükseltmeye çağırıyoruz!…
- Emperyalist Saldırganlığa ve Sömürüye Son!
- Kazanılmış Sosyal Hak Gasplarına Son!
- Ayrımcı ve Irkçı Politikalara Hayır!
- Yaşasın 1 Mayıs!
- Biji Yek Gulan!
- Yaşasın Proletarya Enternasyonalizmi !
AHM-ATİK Haber Merkezi
No comments:
Post a Comment