İşgale ve OHAL’e karşı yaşam ve özgürlüğümüz için mücadeleye! 8 Mart’ta alanlara!
kaypakkaya-partizan
Yüz
yılı aşkındır büyük coşku ve umutlarla karşıladığımız yeni bir 8 Mart
sürecine giriyoruz. Bu süreci karşılarken içinde olduğumuz süreçte
devlet, güvencesizleştirdiği, yoksullaştırdığı ve görünmez kılarak eve
hapsetmeye çalıştığı işçi-emekçi düşmanı saldırılarıyla, katliamlarıyla,
OHAL ve KHK’larıyla, taciz tecavüz aklama yasalarıyla kadınlara karşı
bir savaş başlatmış durumda. Ancak kadınlar sokaktan çekilmeyerek,
gerekli cevabı “Kadınlar birlikte güçlü” şiarıyla, dayanışmayı ön plana
çıkaracak şekilde verdi, vermeye de gözaltı ve tutuklama terörüne rağmen
devam ediyor.
Diğer taraftan işgalci TC
devleti Efrîn’i işgal girişimini “zeytin dalı” gibi “süslü” isimlerle
adlandırıp başlamış, erkek egemen işgalci güçlerin işgal saldırısı
karşısında her zaman olduğu gibi yine en görkemli direnişi kadınlar
göstermiştir. Kobanê’de Arin Mirxan’ın cesaret ve fedakarlıkla feda ruhuna sarılması Kürt kadınların direniş tutumu olmuş, bu direnişin devamcısı olan Avesta Xabur Arinlerin,
Revanların yolunda yürüyerek zulme karşı direnişi kuşanmış, kadınlara
“sokaklarınızı terk etmeyin, direnerek kazanacağız” mesajını vermiştir.
Avesta, Rojava’da işgal güçlerine bedeni ile siper olmuş ve gelişen
kadın devriminin kazanımlarına sahip çıkılması çağrısı olarak
algılanmalıdır. Keza mesaj alınmış ve kadın ön saflardan ayrılmamıştır.
Çocuk, genç, yaşlı demeden katliamlara girişen erkek egemen işgalci
güçlere karşı Avesta’nın mesajını alan Efrînli çocuk, genç, yaşlı
kadınlar direnişe geçmiştir.
Devletin saldırılarının hedefinde kadınlar büyük yer kaplıyor
Erkek
egemen devletin ülke içinde kadınlara dönük yürüttüğü savaş OHAL adı
altında saldırıları kolaylaştırmıştır. Muhalif tüm kesimlere dönük
başlattığı “cadı avı” ile başta Kürt kadınlar olmak üzere mücadele
içinde olan kadınlara dönük gözaltı ve tutuklama ile binlerce kadın
tutuklanmıştır.
Devlet kendi iktidarını
güçlendirme çabasına girmiş, bir gece ansızın çıkarılan KHK’larla
yıllardır kadınların kazanımlarıyla elde ettikleri alanları kapatmıştır.
Yine KHK’larla kamu alanlarında kendini var eden binlerce kadını iş
hayatından dışlamaya çalışmıştır. Kadın vekilleri tutuklayan devlet,
mücadelenin öznesi olan kadınları ise gözaltı ve operasyonlarıyla
sindirmeye korkutmaya çalışmıştır.
Tutsak
edilen kadınların tutulduğu hapishanelerde ise kadınlara dönük fiziksel,
cinsel ve psikolojik işkence yöntemleri ile kadınlara baş eğdirilmek
istenmiş, trans kadın mahpusların tedavi hakkı başta olmak üzere tüm
temel hakları engellenmiş; Tek Tip Elbise saldırısı tartışmalarının
yapıldığı bugünlerde TTE uygulamasından önce tutsakların iletişim, görüş
ve her türlü hakkı adeta işkenceyle ortadan kaldırılmaya
çalışılmaktadır. Ancak kadınların direnişi dört duvarın arasına
sığamayacak denli büyük olduğundan, “devlet baba” karşısında kadınların
başı yere düşmemiş, hapishaneler zılgıtlarla eylem alanına çevrilmiş,
direniş burada da boy vermiştir.
O bataklığa sürüklenmeyeceğiz!
Kadın
katliamlarının geldiği boyuta bakıldığında erkek egemen devletten
aklını, fikrini ve cesaretini alan erk-eklerin kadınlara dönük adeta bir
savaş güttüğünü açıkça görmek mümkün. Yargı ise katillere,
tacizcilere-tecavüzcülere verdiği “iyi hal indirimleri” ile bu savaşta
erk-eğin yanındaki yerini almıştır. Savaş, OHAL ve KHK ile saldırılar
sürerken kadınlara dönük bu savaş halinin üzeri örtülmek istenmekte,
erk-ek şiddeti normalleştirilmeye çalışılmakta, günlük hayatın olağan
bir ritüeli haline getirilmek istenmektedir.
Kadınların
yaşam hakkı söz konusu olduğunda gündemin yoğunluğu arasında
kaybolan(!), AKP-MHP-CHP’siyle tek adamın yönetimini kolaylaştırmak için
türlü işbirlikleri geliştiren kaplumbağa hızındaki meclis söz konusu
kadın, çocuk, LGBTİ+ düşmanı, erkek egemenliğinin dostu uygulamalar
olduğunda hızlanmış; müftülük yasası vb. gibi yasal değişiklikler tek
bir gecede kabul edilmiştir. Hala da bu tür kararlar için hızlıca
hazırlıklar sürdürülmekte, kadınların toplumsal alandan dıştalayan
uygulamaların yasallaştırılması üzerinden muhafazakarlaştırma
politikalarına hız verilmektedir.
Çocuk
istismarını önlemek adına yasalar yapması gerektiğini söyleyen kadınlara
karşın; kadınların bedenleri hakkında ulu orta konuşan, bu konuda söz
sahibi olmaya çalışanların yaptığı çocuk yaşta evliliklerin önünü açan
yasalar bizleri bataklığa doğru sürükleme çabalarıdır. “İdam”, “kimyasal
hadım” gibi yüksek perdeden verilen erk-ek tepkilerin tamamının bu
bataklığa sürükleme saldırısını örtme şansı yoktur. O bataklığa
sürüklenmeyecek, devletin yargısı-medyası-kolluk güçleri ile bu
bataklığı yarattıklarını haykırmaya devam edeceğiz!
Avesta’nın direniş ruhu ile mücadelenin ön saflarına!
Tüm
bu saldırı ve sindirme politikalarına karşısında biz kadınlar mücadele
alanlarımızdan vazgeçmedik, mücadelemizi örmeye, büyütmeye devam ettik.
Ve de bilinmelidir ki, yıllarca bedel ödeyerek kazandığımız hakları OHAL
bahanesiyle erk-eklere teslim etmeye de niyetimiz yok! Başta mücadele
alanlarımıza dönük saldırılar olmak üzere erkeklerin ve koruyucuları
erkek devletin tüm saldırıları karşısında Avesta’nın direniş ruhuyla,
birbirimizden aldığımız güçle mücadele ön saflarında olacağız!
Yaşasın 8 Mart! 8 Mart’ı yaratan emekçi kadınlara selam olsun!
İşgale ve OHAL’e karşı birlikte güçlü, birlikte umutluyuz!
Yeni Demokrat Kadın
No comments:
Post a Comment