Dünya Emekçi Kadınlarının mücadele günü 8 Mart
yaklaşırken, Haber merkezimize e-posta yoluyla ulaşan Kadın sorununa ve
Kadınlara yönelik devlet şiddetine dikkat çeken, TKP/ML MK açıklamasını
8 Mart vesilesi ve güncelliği bakımından yayınlıyoruz.(AHM)
8 MART, EMEKÇİ KADINLARIN ÖRGÜTLENMİŞ İSYANIDIR!
ŞAN VE ŞEREF OLSUN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE!
ŞAN OLSUN KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DEVRİM, SOSYALİZM VE KOMÜNİZM DAVAMIZLA KAYNAŞTIRAN ŞEHİTLERİMİZE!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
TKP/ML MK
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ / MARKSİST-LENİNİST
8
Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele
ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi
Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan
bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim
gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen
cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama
bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.
Kadın kimliğinin bin yılların egemenliğine dayanan ataerkil
toplumsal yapıdan kaynaklı tarihsel sorunları vardır. Bu sorunlar sınıf
egemenliğine dayanan tüm toplumsal sistemlerin buna yeni halkalar
eklemesi, kendi gerici sınıf egemenliğine dayanan ihtiyaçların
karşılanmasına paralel birikerek büyümesini getirmiştir. Kadınlar,
sömürücü egemen sınıfların erkek egemen zihniyeti altında çığ gibi
büyüyen cinsiyet baskısına acımasızca maruz kalmıştır. Erkek egemen
anlayış baskı, sömürüye dayalı toplumsal sistemin sürdürülmesinde
“yaratıcı” yöntemlerle kendini her defasında yeniden üretmeyi
başarabilmiştir. Bu sistemlerin yönetme anlayışının temellerinden, her
hücresine ve inşa edilen sürecin bütün ruhunda vardır.
Ezilen cinsiyet sorunu toplumsal devrimin bilinci ve ruhu olmak
zorundadır. Kadın sorununun tarihsel karakteri aynı zamanda kadın
mücadelesinin ve direncinin de tarihsel karakteridir. Nasıl ataerkillik
her gerici egemen toplumsal sistem tarafından bir sopa ve baskı aygıtı
olduysa bu durum karşıtı olan direnci ve mücadeleyi de beraberinde
getirmiştir.
Kapitalizm çağında toplumsal yaşama daha fazla katılan kadınların
sınıfsal mücadeleye tutuşması ezilen cins olan kadının birikmiş
sorunlarını hem daha fazla görünür kılmış hem de örgütlü bir mücadelenin
konusu haline getirmiştir. Bu görünürlük süreç içinde ezilen cinsiyet
temelinde mücadeleci güçlerin paydaşlığını da ortaya çıkarmıştır. Farklı
sınıflardan kadınların ortak paydada buluşmasını, ortak mücadele ve hak
talebi ekseninde hareket etmesi olanağını da beraberinde getirmiştir.
Bu çıkar birliği kuşkusuz ataerkil anlayışa karşı bir ittifak niteliğine
sahiptir. Ataerkil anlayışın nerde ve hangi biçimde, hangi üretim
ilişkilerinde ve hangi sınıfta açığa çıktığına bakmaksızın bir toplumsal
mücadele konusu olacaktır. Bu mücadelenin özü tarihseldir, haksızlık
tarihseldir ve hiç kuşkusuz bu ortadan kalkana kadar, bunun tüm
kırıntıları temizlenene kadar da bu mücadele sürecektir.
Emperyalizm çağında ezilenlerin sorunu olan, sınıfsal temele
dayanan kadın mücadelesi hiç kuşkusuz proleter devrimlerin müttefikidir.
Demokratik halk devrimi ya da sosyalist devrim programlarının
parçasıdır.
Kadın sorunu proleter devrimcilerin hem çözme iddiasıdır hem de aynı zamanda bağrında taşıdığı toplumsal bir sorunun kendisidir.
Kadın sorununu, siyasal iktidar hedefli toplumsal devrimle önündeki
engelleri yıkıp geçmekle ancak ayağındaki bağlardan kurtulma olanağına
daha fazla kavuşacaktır. Ama aynı zamanda toplumsal devrimin bağrındaki
erkek egemen anlayışa karşı sıkılaşmış bir ideolojik mücadele, erkeğin
elindeki egemenliği berhava etme kavgasıdır da. 8 Mart sadece egemen
gerici sınıfların ürettiği sorunlara isyan bayrağı değil, erkek
egemenliğin ilerici mevzilerde ortaya çıkan yanlarına karşı kaldırılmış
mücadele bayrağıdır.
Kadın mücadelesi çok yönlü, çok katmanlı ve kuşkusuz kesintisiz bir
ideolojik, politik mücadeledir. Sınıfsal ve cinsiyet temelli ortaya
çıkan sorunların ortadan kaldırılmasını kapsadığı için karmaşık, zorlu
ve çok yönlüdür. Hangi sınıftan olursa olsun erkeğin egemenliğini yıkma,
onu ayrıcalıklarından koparma ve aynı zamanda değiştirme mücadelesidir.
Kadınlar bugün toplumsal üretimin ve yaşamın ikinci unsuru olarak
baskılara maruz kalmaktadır. Toplumsal üretim içine çekilmeyen “çocuk
doğurmak”, “evinin hanımı olmak ve o sınırlar içine hapsedilmek”,
“öğretilmiş kadın kimliğini yaşamakla” mükellef kılınmaya
çalışılmaktadır. Ev içinde görülmeyen emekle kısırlaştırılan, toplumsal
karşılığı sınırlı ya da hiç olmayan bir denklem içine hapsedilmektedir.
Üretim içinde söz hakkı kısıtlandığı oranda toplumsal, siyasal, kültürel
ilişkiler içinde de yok sayılmakta, aşağılanmakta, baskılanmaktadır.
Kadınlar emek pazarında ucuz iş gücünün temel unsuru olarak
görülmektedir. Güvencesiz, esnek çalışma koşullarının en fazla mağduru
olan kesimlerdir kadınlar.
Feodal kültürün ve gerici değer yargılarının aileden töreye, abiden
babaya, kocadan devlete uzanan geniş bir baskı, şiddet ve yaşam hakkına
uzanan saldırıları yaşanmaktadır.
Kadın bedeni yarı-feodal ilişkiler içinde hem kullanılacak cinsel
meta hem de kapatılmış-sabitlenmiş erkek mülkü olarak görülmektedir. Bu
bağlamda evlendiğinde tasarrufu erkeğe ait bir ev üretim aracı, onun
dışında ise tacize-tecavüze uğramayı hak eden bir cinsel meta olarak
görülmektedir. Fiziksel ve psikolojik şiddet, cinsel taciz iş-ev ve
sosyal yaşamın her alanında yaygın ve gaddarca uygulanmaktadır.
Özel olarak devletin polis, yargı, siyaset ve medya ayağında ise
sistematik bir teşhir, yok sayma, potansiyel suçlu görme uygulamaları
söz konusudur. İnfial yaratan erkek şiddetinde “timsah göz yaşı” döken
devlet makinası diğer her türlü şiddet, taciz, tecavüzde kadını yeniden
mağdur eden uygulamalardan geri durmamaktadır.
Kadınlar emperyalistlerin ve gerici güçlerin çıkardığı her savaşta
en çok mağdur olan kesimlerdir. Göç yollarında kadınlıkları suistimal
edilen, en zor koşullarda bırakılan, en ağır baskıya maruz kalan
kadınlar olmaktadır. Savaşın en acımasız yüzü onların karşısına
çıkmaktadır.
Kadın hakları konusunda devrimci, demokratik mücadele ise Faşist
diktatörlük tarafından hem psikolojik savaşla, hem gerici feodal değer
yargıların baskısı altında hemde faşist devletin zor aygıtlarıyla
baskılanmaktadır. Sokakta devlet şiddeti, siyasal, sosyal ve kültürel
hayatta devletin en tepesinden hedef göstermeler duraksamaksızın
uygulanmaktadır.
Türkiye Kürdistanında kadın kimliği devletin özel hedefindedir.
Ulusal kurtuluş mücadelesinin en temel dinamiklerinden olan kadınlar ve
bedenleri aşağılık yöntemlerde rencide edilmektedir. Panzer arkasında
sürüklenen kadınlar, çırılçıplak teşhir edilen kadın gerillalar,
mücadele eden kadınların mücadele eden erkeklerin kapatması olduğu
psikolojik savaş argümanları Kürt kadınların aynı zamanda siyasallaşmış
kimliklerine yönelik bir saldırıdır da. Faşist diktatörlük son 40 yılda
durmaksızın bunu yaptığı gibi bugünde şehir direnişlerinde, dağlarda
şehit düşen kahraman Kürt Kadın savaşçılarına aynısını yapmaktadır.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü kadın kimliğinin devrim-sosyalizm
ve komünizm davasıyla kendi özgürlüğünü bütünleştirdiği, kaynaştırdığı
sınıfsal ve cinsiyetçi gerici egemenlik ve ayrıcalığa baş kaldırdığı
tarihsel bir gündür.
8 Mart özgürlüğün gelecek sorunu değil bugünün derdi olduğunun siyasal, pratik ve ideolojik kavranışıdır.
8 Mart proleter kadınların sınıfsal sorunlarından, cinsiyetten
kaynaklı sorunları devrime doğru, sosyalizme doğru, komünizme doğru
akıtmayı beceren bir özdür.
8 Mart partimiz için Meral Yakardan Beşlere kadın sorununu içine
doğru çeken, yetkinleşen, olgunlaşan erkek egemenliğe savaş açan, bu
anlamda Komünist kadın damarını benimseyen bir çizgi ve yönelimin
örgütlenmesidir.
8 mart işçi, emekçi erkekler için kadın sorunun kavranmasının,
kavrandığı oranda erkek kimliğinin, erkek ayrıcalığının ortadan
kalkması, aynı zamanda ayrıcalıklardan arınan erkekliğin özgürleşmesi
anlamına gelmektedir.
ŞAN VE ŞEREF OLSUN ÖZGÜRLÜK UĞRUNA SAVAŞAN KADINLARA!
ŞAN VE ŞEREF OLSUN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜNE!
ŞAN OLSUN KADIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ DEVRİM, SOSYALİZM VE KOMÜNİZM DAVAMIZLA KAYNAŞTIRAN ŞEHİTLERİMİZE!
YAŞASIN PARTİMİZ TKP/ML, ÖNDERLİĞİNDEKİ TİKKO, TMLGB!
TKP/ML MK
TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ / MARKSİST-LENİNİST
MERKEZ KOMİTESİ
No comments:
Post a Comment