MKP: Kaypakkaya Şahsında Parti ve Devrim Şehitlerini Anıyoruz!


Kaypakkaya yoldaşın ardılı olan partimiz, O’nun tüm mirasına sahip çıkarken, devrimci eylemin örgütleyici, toparlayıcı ve eleştirel gücünü kullanmakla birlikte, proleter devrimci adaletin uygulanmasında da Kaypakkaya yoldaşı takip etti Kaypakkaya yoldaşın Halk Savaşı Stratejisiyle ortaya koyduğu komünist perspektifini günümüzün somut şartlarına uygun olarak Sosyalist Halk Savaşı Stratejisi temelinde devrim ve görevlerini ağır bedeller pahasına omuzlarken, proleter devrimci adaletin silahlı eylemin gücüyle tecelli etmesi zemininde Kaypakkaya yoldaşı ihbar eden öğretmen Cafer Atan ve Kaypakkaya yoldaşın katili tescilli işkenceci Fehmi Altınbilek faşistini on yıllar sonra da  olsa cezalandırdı.
HABER MERKEZİ(17.05.2018)- 18 Mayıs 1973’te Amed işkencehanelerinde katledilen Komünist önder İbrahim Kaypakkaya ve onun şahsında parti ve devrim şehitleri ni anmak için MKP tarafında bir açıklama yapıldı. MKP-MK SB imzalı ve ‘’ Kaypakkay şahsında parti ve devrim şehitlerini anıyoruz’’ başlığı ile yapılan açıklamayı öneminden dolayı olduğu gibi yayınlıyoruz.

‘’Ölümsüzlüğünün 45. yıldönümünde komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın kızıl anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. O’nun şahsında başta parti genel sekreterlerimiz Süleyman Cihan, Kazım Çelik,  Cüneyt Kahraman, Cafer Cangöz, sekreter yardımcılarımız İsmail Bulut, Baba Erdoğan, Aydın Hanbayat, parti sekretarya üyemiz Yılmaz Kes, onlarca kadro ve ordu komutanlarımız ile yüzlerce parti üye ve savaşçısı olan şehitlerimizi bir kez daha anıyoruz. Devrimci önderlerden Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve Kemal Pir şahsında Türkiye-Kuzey Kürdistan devrimci hareketinin şehitlerini ve 18 Mayıs günü Amed zindanlarında bedenini ateşe vererek teslimiyete bent olan dörtler ve Mazlum Doğan şahsında Kürt ulusal hareketinin şehitlerini saygıyla anıyor, komünist, devrimci ve ulusal-demokratik mücadelelerini selamlıyoruz.
Coğrafyamız örgütlü devrimci hareketinin tarihi, Mustafa Suphi ve yoldaşlarının Kemalistler tarafından bir komployla katledilmesiyle başlayan ve günümüze uzanan katliamlarla ağır bedeller ödenerek sürdürülen bir tarihtir. Partimizin tarihi de sözün gerçek manasıyla kanla yazılan bir tarihtir. Suphiler sonrası “ölü toprağına” gömülen devrimci hareket, 50 yıllık pasifist kabuğu ‘71 devrimci çıkışıyla kırdı, daha ileri bir doğrultuya girdi. Bugünün komünist ve devrimci hareketi, ‘71 devrimci çıkışı ve bu çıkışın önderleri olan Mahir, Deniz ve İbrahim Kaypakkaya’nın ideolojik-siyasi-örgütsel çizgi mirası ve bu mirasın geliştirilmesiyle vardır. Denilebilir ki, Öcalan önderliğindeki Kürt Ulusal Hareketi de bu devrimci çıkışın bir yansıması olarak gündeme gelmiştir. Kuşkusuz ki, Kürt ulusal isyanları daha eski olup Osmanlıya uzanan bir geçmişe sahiptir. Fakat ulusal hareket bağlamında aynı kulvarda olsalar da, PKK diğer Kürt isyanlarından farklı olarak, daha bilinçli, daha örgütlü, daha kapsayıcı ve sosyalizmden etkilenme vb. koşulları itibarıyla daha modern  bir hareket olup, doğuşu ‘71 devrimci çıkışının etkisinden tamamen bağımsız olmamıştır.
17 Ekim Devrimi, proleter devrimler çağını açarak sosyalist, demokratik-ulusal devrimin gelişmesinde ve bir dizi devrimin gerçekleşmesinde doğrudan rol oynadı. 1966-68 Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi adeta ikinci bir dalga olarak dünya çapında tesir yarattı, bir dizi devrimin yaşanmasına yol açtı.  Bu etki tabii olarak coğrafyamıza da yansıdı. Bu tesirin izlerini taşıyan “68 Hareketi” devrimci rotada gelişen büyük bir dalgaydı. Nitekim ‘71 devrimci çıkışı önemli bir kopuş olarak gündeme geldi. Silahlı mücadele ve gerilla savaşı pratiğine paralel kabaran geniş kitle hareketleri devrimci durumdaki yükselişi ve büyük dalganın önlenemez gelişimine işaret ediyordu. Dünya ölçeğinde patlak veren devrimlerin Türkiye-Kuzey Kürdistan devrim hareketine yansıması doğru orantıda gelişiyordu. Çin Büyük Proleter Kültür Devrimi’nin ideolojik-siyasi etkisi Kaypakkaya yoldaşta doğru orantılı karşılık buldu. Nitekim partimiz MKP’nin önceli olan TKP(ML) bunun ideolojik-teorik ürünü olarak doğdu.  Partimiz TKP(ML) de THKP-C ve THKO gibi devrimci dinamizmin yüksek ve devrimci durumun uygun olduğu toplumsal koşulların nesnel ihtiyacından bağımsız olarak tasavvur edilemezse de, Kaypakkaya yoldsaşın çizgisi ile Çayan ve Gezmiş çizgilerinin arasındaki nitel nüansalar Kültür Devrimi’nin ideolojik-teorik etkisinde anlam kazanıyordu.
12 Mart’çı faşist hakim sınıflar devrimci hareketin radikalleşerek büyüyen devrimci gelişim çizgisi karşısında “haklı” olarak büyük bir korkuya kapıldılar. 12 Mart 1971’de askeri faşist darbe gecikmeden devreye girdi. Faşist darbe büyük bir saldırganlık içinde devrimci hareketi hedefleyen katliamlar sergileyerek azgınca saldırdı. Devrimci hareketin önderlerinden Mahir Çayan, beraberindeki THKP/C  ve THKO’lu 9 kadro ile birlikte 30 Mart 1972’de Kızıldere’de katledildi. THKO’nun önderi Deniz Gezmiş, Yusuf Alsan ve Hüseyin İnan ile birlikte asılarak katledildiler. THKP/C ve THKO önderleri ve kadrolarının katledilmesiyle birlikte örgütsel yenilgi sürecine girmiş oldular. Devrimci hareketin önderlerinden olan İbrahim Kaypakkaya yoldaş, komünist kulvardaki çıkışıyla 24 Nisan 1972 tarihinde TKP(ML)’yi bizzat silahlı mücadele içinde kurarak gerilla savaşını başlattı. Sinan Cemgillerin ihbarcısı Mustafa Mordeniz’in Kaypakkaya ve dolayısıyla partimiz tarafından cezalandırılması gerilla savaşı faaliyetlerinden biri olmakla birlikte, tarihe düşülen anlamlı bir not, devrimci dayanışma kültürünün de miras alınacak bir örneğiydi. Tıpkı, Kızıldere’de katledilmelerine vesile olan, Denizlerin asılmasını engellemek için Mahirlerin gerçelkeştirdiği eylemler gibi… 30 Mart ve 6 Mayıs tarihleri THKP-C ve THKO şahsında örgütlü devrimci hareketin ağır darbelerle örgütsel yenilgi sürecine girmesine yol açarken, Kaypakkaya yoldaş partimiz TKP(ML)’yi silahlı mücadele içinde inşa etme bilinciyle doğrudan gerilla savaşı pratiğine girişti. Ne var ki, 12 Mart faşist darbesi katliamcı saldırganlığında hız kesmeyerek, “ülkedeki en tehlikeli ihtilalci fikirlerin temsilcisi” olarak değerlendirdiği Kaypakkaya yoldaşı da katletmeyi başardı. Akabinde yaşanan gelişmelerle partimiz de kurulmasından aylar sonra örgütsel yenilgi sürecine girerek kısa sürede ilk yenilgiyle tanışmış oldu.
Partimizin ilk örgütsel yenilgisine gelinen süreci özetle hatırlarsak; partimizin kurucusu komünist önder İbrahim Kaypakkaya yoldaş, bir gurup parti kadrosu yoldaşıyla birlikte yürüttüğü gerilla savaşı pratiğine uygun olarak bulunduğu Vartinik’in Mirik mezrasında yapılan bir ihbar sonucu 24 Ocak 1973 günü faşist Fehmi Altınbilek işkencecisinin komutasındaki düşman gücü tarafından kuşatıldı. Yaşanan yakın çatışmada ilk ordu komutanımız Ali Haydar Yıldız yoldaş ölümsüzleşti, Kaypakkaya yoldaş ise ağır biçimde yaralandı. Yoldaşların karşı ateşi faşist ordu askerlerinin afalanmasına, kısa süreli de olsa sinmesine yol açtı. Bu durumdan istifade eden diğer yoldaşlar çatışma alanından uzaklaşmayı başardı. Altınbilek faşisti ve komutasındaki askeri birlik kaçan yoldaşların peşinden gitti. Ölü olarak vurulduğu yerde bırakılan Kaypakkaya yoldaş düşmanın uzaklaşmasından yararlanarak ağır yaralı halde alandan uzaklaşmayı başardı. Altınbilek döndüğünde Kaypakkaya yoldaşı düştüğü yerde göremedi. Azgınlaşan Altınbilek Kaypakaya yoldaşın ağır yaralı olmasından dolayı fazla uzaklaşamayacağını öngörerek yakın köyleri baskı altına almakla birlikte, ihbarcılarını da harekete geçirdi. Yaralı yoldaş Kaypakkaya yakın bir köyde muhtarın evine gitti. Köy öğretmeni Cafer Atan durumu fark ederek öğrendi. Kaypakkaya yoldaşın yaralarının sarılması için gerekli olan zamanı değerlendiren öğretmen Cafer Atan düşmana ihbarda bulunarak Kaypakkaya yoldaşın bilgisini Altınbilek faşistine ulaştırdı. Derhal harekete geçen faşist Fehmi Altınbilek, Kaypakkayayoldaşı bulunduğu evde yakaladı. Yaralarını deşti, yalın ayak karlarda yürüttü…
Faşist Fehmi’nin işkenceleri Amed zindanında da sistematik biçimde devam etti. Aylarca süren işkencelerde düşmana diz çöktüren Kaypakkaya yoldaş komünist bilincinin ürünü olarak “ser verip sır vermeme” ilkesini yaşamlaştırarak tarihe not düştü. Yoldaşın komünist direnişi karşısında saygısını da gizleyemeyen düşman, Kaypakkaya’ın kızıl direniş tavrı karşısında yaşadığı aciz ve yenilginin çaresizliğiyle 18 Mayıs 1973 günü O’nu katletti. “İntihar etti” denilerek parçalanmış ölü bedeni babasına bir torba içinde verildi. Oysa O, aylarca süren işkencelere tek yanıtı olan kızıl direniş tavrını, mahkemede yapmak üzere hazırladığı savunmasında; “bizler görüş ve düşüncelerimizi saklama gereği duymayız. Ancak birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızı ve bizlere yardım eden insanların ismini açıklamaya gerek duymayız…” diyerek ve başında nöbetçi olan askeri ikna ederek firar etmeyi örgütleyen tavrıyla intihar yalanını çürütüyordu…
Kaypakkaya yoldaşın ardılı olan partimiz, O’nun tüm mirasına sahip çıkarken, devrimci eylemin örgütleyici, toparlayıcı ve eleştirel gücünü kullanmakla birlikte, proleter devrimci adaletin uygulanmasında da Kaypakkaya yoldaşı takip etti. Kaypakkaya yoldaşın Halk Savaşı Stratejisiyle ortaya koyduğu komünist perspektifini günümüzün somut şartlarına uygun olarak Sosyalist Halk Savaşı Stratejisi temelinde devrim ve görevlerini ağır bedeller pahasına omuzlarken, proleter devrimci adaletin silahlı eylemin gücüyle tecelli etmesi zemininde Kaypakkaya yoldaşı ihbar eden öğretmen Cafer Atan ve Kaypakkaya yoldaşın katili tescilli işkenceci Fehmi Altınbilek faşistini on yıllar sonra da  olsa cezalandırdı.
18 Mayıs’ın kızıl kıvılcımı klavuzumuz olmaya devam ediyor!
Kaypakkaya yoldaşın komünist çizgisi bugün yoldaşları tarafından MKP seviyesinde geliştirilip  somut koşulların somut tahlili prensibine uygun olarak Sosyalist Halk Savaşıyla ilerletilmektedir. Kaypakkaya yoldaşın Komünist toplum perspektifli siyasi iktidar mücadelesinde anlam kazanan ideolojik-siyasi-örgütsel/askeri mirasının devralındığı şartlardan günümüz şartlarına uygun biçimde ilerletilerek devrimle taçlandırılması ilkesel, temel, stratejik bir görevdir. Partimiz ve ölümsüzleşen yoldaşlarımız bu bilinçle savaş ve mücadelede verip bedel ödemekte, Kaypakkaya yoldaşın mirasından beslenerek devrimin görevlerini yürütmektedirler.
18 Mayıs’ın kızıl kıvılcımı kılavuzumuz olarak parlamaya devam ederken, “ihtilalici komünist fikirlerin temsilcisi” bugün de hakim sınıfların korkusu olmaya devam ediyor. Fikirlerinden korkanlar ismine tahammül etmeyerek çaresiz korkularını ifşa ediyorlar. Günümüzde Kaypakkaya isminin telaffuz edilmesine bile tahammül etmeyen komprador tekelci burjuva hakim sınıflar, yeni “suç” kavramları üretme pahasına Kaypakkaya’yı övme gerekçesiyle aydınlara, sanatçılara, demokratik kurum, kişi ve aktivistlere davalar açarak hapis cezaları vermektedirler. Bu Kaypakkaya korkusunun hakim sınıflarda aktüel olduğunun açık kanıtı; Kaypakkaya kâbuslarının devam ettiğinin delilidir.
Her türden burjuva gerici korku ve her türden demagojiye inat; Kaypakkaya yoldaşın anısını yaşatıyor, komünist  fikirlerinin rehberliğinde ilerliyoruz! Devrim yürüyüşümüzün adı Kaypakkaya’dır!
Komünist önderimiz Kaypakkaya yoldaş şahsında parti ve devrim şehitlerini saygıyla anıyoruz!
Komünist Önder Kaypakkaya yoldaş ölümsüzdür!
Devrim ve Komünizm Şehitleri Ölümsüzdür!
Yaşasın Sosyalist Halk Savaşı!
Yaşasın Partimiz Maoist Komünist Partisi’’
Halkın Günlügü